Bakan Bilgin: Asgari ücreti, diğer ücretleri de rahatlatacak düzeyde bir uzlaşmayla belirleyeceğiz
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin, “İşçi ve işveren taraflarıyla birlikte asgari ücreti, diğer ücretleri de rahatlatacak düzeyde bir uzlaşmayla belirleyeceğiz.”
dedi.
ANKARA (AA) – Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, EYT düzenlemesiyle ilgili olarak, “Sorun var değil. Alt yapıyı oluşturuyoruz. Yani istifade edecek insanların tamamını kapsayacak bir düzenleme yapılacak.” ifadesini kullandı.
Bakan Bilgin, Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK), Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’nin (AB) ortaklaşa finansmanı ile düzenlediği “Eğitimli Çocuk Bakıcılarının Teşviki Yoluyla Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi”nin (EDU-CARE) bir oteldeki kapanış konferansına katıldı.
Projenin iş hayatına katılan kadınların çocuklarının bakımıyla ilgili sorunlarının çözümü ve çocuk bakımında uzmanlaşan kişilerin kayıtlı olarak sistemde yer almasına yönelik olduğunu belirten Bilgin, şöyle konuştu:
“İstihdam bizim için fevkalade çözülmesi gereken önemli bir mesele. Hala yüzde 10’lar civarında işsizlik oranının olması yeni politikalar üretmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. İstihdam probleminin çözümünün temel siyaseti büyümedir, büyümeyi sürdürmek, artırmak, büyüme oranlarımızı devam ettirmek. Türkiye bu konuda dünyadan olumlu yönde ayrışarak yoluna devam ediyor. Geçtiğimiz gün, dündü galiba, sanayide büyüme oranları açıklandı. Türk sanayisi hala büyüyor. Büyümemiz endüstrisinin büyümesine dayanıyor. Sektörel olarak endüstriye dayalı bir büyüme sağlıklı bir büyümedir. Sanayileşme yolunda olan bir ülke için fevkalade önemli bir olaydır.”
Büyümeden istihdam yaratmanın mümkün olmadığını, bunun tersini önerenlerin de olduğunu dile getiren Bilgin, “Yani ‘Enflasyonu önlemek için ne yapalım, faiz oranlarını yükseltelim, küçülelim, durağanlaşalım, sıkı para politikası uygulayalım’ diyenler var. Bunlar karşı karşıya olduğumuz temel problem olan istihdam yaratma problemini, üretimi artırmak problemini geriye alan, görmeyen ya da önemsizleştiren yaklaşımlardır. Bu bakımdan Türkiye’nin büyüyerek bu sorunu çözmesi lazım.” dedi.
Türkiye’de ekonomik büyüme yüzde 5’ten yüzde 7’ye çıktığında istihdam miktarının 700 binden 1 milyona yükseleceğini ifade eden Bilgin, “Dolayısıyla bizim her yıl en az 1 milyon hatta daha üzerinde istihdam yaratan büyüme oranlarını gerçekleştirmemiz lazım.” ifadesini kullandı.
“Asgari ücret, temel ücret oldu söylemi doğru değil”
Türkiye’nin büyüyerek yoluna devam edeceğine olan inancını dile getiren Bilgin, büyümenin ortaya çıkardığı sorunların en önemlilerinden birinin, büyüme ile gelir dağılımı arasındaki ilişki olduğunu söyledi.
Demokratik toplumlarda bunu düzenleyecek mekanizmaların toplu pazarlık sistemi ve asgari ücret olduğuna işaret eden Bilgin, şu ifadeleri kullandı:
“Asgari ücret, fevkalade önemli bir kurumdur. Sık sık yapılan eleştirileri izliyorum. ‘Asgari ücret, temel ücret haline geldi’ falan gibi ezberlenmiş bir söylem var. Bu doğru değil. Asgari ücretlilerin toplam ücretliler içindeki oranı yüzde 38 civarında. Şunu görmemiz lazım, asgari ücret aynı zamanda diğer ücretli çalışanların, ücretlerinin de yukarı tırmanmasını sağlar. Geçtiğimiz yıl yüzde 50 ve arkasından yüzde 30’un üzerinde yaptığımız artışlar, ücretler arasındaki farklılaşmanın yukarıya doğru gittiğini ortaya koymaktadır. İnanıyorum ki, bugünkü toplantıda veya bu ay gerçekleştireceğimiz toplantıda işçi ve işveren taraflarıyla birlikte asgari ücreti, diğer ücretleri de rahatlatacak düzeyde bir uzlaşmayla belirleyeceğiz.”
“Toplantı bittikten sonra bir değerlendirme yapacağız”
Bakan Bilgin, programın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Asgari ücretle ilgili bir soru üzerine Bilgin, “İlave açıklama yapmayacağım. Bu hafta asgari ücretle ilgili önemli bir toplantı yapıyoruz. Toplantı bittikten sonra bir değerlendirme yapacağız, onu kamuoyuyla paylaşacağız.” cevabını verdi.
Bir basın mensubunun, EYT ile teknik sorun olduğuna dair açıklamaları anımsatıp, “Teknik sorun nedir, yaş mıdır?” şeklindeki sorusuna Bilgin, şu karşılığı verdi:
“Teknik sorun ile yaş arasında bir ilişki nasıl kurdunuz bilmiyorum ama teknik sorun adı üzerinde kayıtlarla ilgili sorunlar. Sorunların çözüldüğünü söylüyoruz. Yani sorun var değil. Alt yapıyı oluşturuyoruz. Yani istifade edecek insanların tamamını kapsayacak bir düzenleme yapılacak.”
Projenin ikinci fazı 2023’te başlayacak
AB Türkiye Delegasyonu Birinci Müsteşarı Angel Gutierrez Hidalgo da projenin amacının çocuk bakımı sebebiyle iş gücü piyasasından çekilme riski olan annelerin mali yönden desteklenerek, kayıtlı istihdama katılmalarını teşvik etmek olduğunu söyledi.
Projenin çocuk bakımı ve kadın istihdamın yanında cinsiyet eşitliğine de katkı sağladığını belirten Hidalgo, başarılı bir şekilde tamamlandıkları projenin ikinci fazının 2023’te başlayacağını duyurdu.
SGK Başkanı Kürşad Arat ise proje kapsamında 5 bin 153 anneye doğrudan aylık 325 avro çalışan anne desteği, 7 bin 518 kadına ise tek seferlik 200 avroya kadar bakıcı eğitim teşviki verdiklerini söyledi.
TBMM – Bakan Bilgin: “(Asgari ücret) Konuşulan çeşitli rakamlar var ama benim bir rakam telaffuz etmem yakışık almaz”
Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu: Asgari ücretin enflasyon üzerinde çok etkisi olacağını düşünmüyoruz
Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu, enflasyonla alakalı baz etkisi dışında fiyat artışlarına neden olacak sebep kalmadığını belirterek “Giydirilerek, fiyatlara yansıtılan bir asgari ücretin enflasyon üzerinde çok etkisi olacağını düşünmüyoruz.” dedi.
İSTANBUL (AA) – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, Turkuvaz Medya tarafından düzenlenen Türkiye 2023 Zirvesi ve Para Sohbetleri etkinliğinde yaptığı konuşmada, para politikası, liralaşma stratejisi ve enflasyon gelişmelerini değerlendirdi.
Enflasyonla ilgili zor bir süreç geçirildiğini, ancak gelinen noktada enflasyonu yükselten tüm nedenlerin geride kaldığını belirten Kavcıoğlu, “Kurun dengede gitmesi, faiz maliyetlerinin önemli miktarda aşağı gelmesi, ham madde ve navlun fiyatlarının aşağı gelmesi, tedarik zincirindeki sorunların kısmen çözülmesi gibi enflasyonu besleyen önemli maliyetler süreç içerisinde dengeye oturdu ve aşağı doğru önemli bir yönelme söz konusu.
Aldığımız tedbirlerle ve uyguladığımız politikalarla bu dengeyi bundan sonra koruyarak gittiğimiz sürece enflasyonun baz etkisi dışında da geriye geleceğini öngörüyoruz. Aralık ve ocakta da baz etkisiyle beraber önemli bir gerileme öngörüyoruz.” diye konuştu.
Kavcıoğlu, gıda enflasyonunda öngörülenin dışı bir durumun söz konusu olduğunu vurgulayarak, denge politikalarıyla gıda fiyatlarında da aşağı doğru bir iniş beklediklerini ifade etti.
Kurun dengelendiğini, finansman maliyetlerinin de temmuzdan bu yana KOBİ’lerde 20-25 puan, orta ölçekli ve üzeri firmalarda da 15 puandan fazla bir düşüş yaşandığını anlatan Kavcıoğlu, burada alınan makroihtiyati tedbirlerin etkili olduğunu, uygulanan politikalardan sonuç almaya başladıklarını kaydetti.
“Dönemsel değil kalıcı ve sürekli bir fiyat istikrarını arzuluyoruz”
Prof. Dr. Kavcıoğlu, Liralaşma Stratejisi’nin enflasyonun uzun vadeli aşağı doğru gelişinde de önemli bir faktör olduğunu söyledi.
Yıllardır Türkiye’de ne zaman bir yükselme veya gelişme yaşansa döviz kuru üzerinden spekülasyonlarla oluşan bir çarpık yapılaşma olduğunu belirten Kavcıoğlu, “Biz Liralaşma ile bunun önüne geçmeye çalışıyoruz ve önemli bir mesafe aldık. Tüm bu uyguladığımız politikalarla hem enflasyonun düşürülmesinde hem de engellenen değil sürdürülebilir büyüme ile kalıcı bir fiyat istikrarını temelini oluşturmuş olacağız. Arzuladığımız da bu; dönemsel değil kalıcı ve sürekli bir fiyat istikrarı…” değerlendirmelerini yaptı.
Kavcıoğlu, asgari ücretin enflasyona etkisine dair de görüşlerini paylaşarak, şunları söyledi:
“Enflasyonla alakalı önümüzdeki süreçte baz etkisi dışında fiyat artışlarına neden olacak çok bir sebep kalmıyor. Asgari ücret konuşuluyor, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) geliyor..Asgari ücretle ilgili şu çok önemli; geçmişte farklı düşünceler olmakla beraber bizim çalışmalarımızda bunların bir kısmı fiyatlara bindirilmiş durumda.
Geçmiş dönemlerde de asgari ücret artışının enflasyonu çok yüksek etkileyen bir yapı söz konusu değil. Geriden gelerek, giydirilerek, fiyatlara yansıtılan bir asgari ücretin enflasyon üzerinde çok etkisi olacağını düşünmüyoruz. Geçmiş yıllarda da bunun örneği var. Etkisi var ama direkt bir ilgisi yok.”
“Makro ihtiyati tedbirlerin kötü bir şey gibi algılanması doğru değil”
Şahap Kavcıoğlu, konuşmasında uygulanan makroihtiyati tedbirlerden de bahsederek, bütünleşik bir politika çerçevesi benimsediklerini, bunun içerisinde faiz politikası, makro ihtiyati politikalar, likidite ve rezerv yönetimi bulunduğunu dile getirdi.
Bunların hepsinin omurgasında Liralaşma Stratejisi’nin bulunduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, “Uyguladığımız bu politika seti hem faizlerin ve kurun dengede gitmesini hem de oluşturduğumuz stratejinin daha sağlıklı bir şekilde uygulanmasını sağlıyor.” dedi.
Kavcıoğlu, geçmişte sadece faiz politikası ile kredi mekanizmasının çalıştırıldığına değinerek, kendilerinin bunu hiçbir şekilde tercih etmediklerini söyledi.
Türkiye Ekonomi Modeli’nin yavaş yavaş sonuçlarını görmeye başladıklarını aktaran Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
“Türkiye Ekonomi Modeli ile hedefimiz tamamen yatırım, istihdam, üretim ve ihracat ve bunun sonucunda sürdürülebilir cari denge ve fiyat istikrarına ulaşmak. Bu hedefe ulaşmak için de makro ihtiyati tedbirleri uygulamak zorundasınız. Bunun kötü bir şey gibi algılanması ya da farklı yollar deneniyormuş gibi yansıtılması doğru değil. Tamamen sistemin bu hedefe ulaşması için uygulanan ve dünyada da uygulaması olan bir şey. Japonya, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin çoğunda şu an hala verilen finansmanın doğru kanallara ulaşmasını sağlayan makro ihtiyati tedbirler alınıyor.
Biz de bunu yapıyoruz şimdi ve sonucunu da alıyoruz. Kredilerin içinde yatırım ve ihracat kredilerinin payına baktığınızda yüzde 28 artmış. Bizim eylülde KOBİ’lere verilen kredi, 2021’de verilen toplam kredilerin 1,5 katı. Bu uyguladığımız makro ihtiyati tedbirlerin ne kadar yerinde ve ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Kredinin artış oranına baktığımızda geçen yıla göre KOBİ’lerde 7 kat artış var.
Bu kredinin daha doğru ve arzuladığımız yere, üretime ve istihdama katkı yapacak yere gittiğini çok net bir şekilde görüyoruz. Dolayısıyla kredi mekanizmasının hedefli ve selektif bir şekilde uygulanmasının sonuçları, aldığımız rakamlardan da belli.”
“Farklı kaynaklarla finansmana erişimin sağlanması doğru bir yol”
TCMB Başkanı Kavcıoğlu, yıllardır bankacılık sektörü içinde olduğunu, “bankalar kredi vermez”, “finasmana erişim sıkıntılı” tartışmalarının her zaman yapıldığını söyledi.
İş dünyasının da bankacılık sektörünün de kendilerine göre haklı olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, “Düzenleyici otoritelerin koyduğu kurallar bu iki tarafın daha doğru bir tarafta buluşması için. Makroihtiyati tedbirlere de bu bağlamda bakmak lazım.” diye konuştu.
Kavcıoğlu, bazı firmaların sermaye piyasası yoluyla finansmana eriştiğine işaret ederek, “Biz de bu makroihtiyati tedbirlerle biraz o tarafa yöneltiyoruz. Bu hem banka bilançolarını rahatlatmayı hem de ihracat ve yatırımı düşünen firmaların daha uzun vadeli, ucuz ve kolay finansmana erişimini sağlıyor.
Biraz önce SPK Başkanımız ile de bunu konuştuk. Birçok büyük firmamızın tahvil ihracına başladığını söyledi. Hem uluslararası boyutta, hem de yurt içinde farklı kaynaklar ile finansmana erişimin sağlanması doğru bir yol.” ifadelerini kullandı.
Alınan tedbir ve uygulanan politikalar sayesinde kur ve faizlerin dengeye ulaştığını yineleyen Kavcıoğlu, “Biz hep dayağı yedikten sonra tedbir alıyoruz. Liralaşma Stratejisi ile beraber piyasaya verilen güven, piyasayı kendi içerisinde dengeye oluşturdu. Kurda sağlanan denge, faizlerdeki düşüş enflasyona da yansıyacak, diğer piyasayı da olumlu etkileyecek. Sistem kendi içerisinde piyasayı dengede tutarak yoluna devam edecek. Bu zaten şu an uluslararası kuruluşlarca da desteklenen bir sistem.” değerlendirmelerini yaptı.
– “2023’le beraber çok daha güçlü rezervimiz olacak”
Şahap Kavcıoğlu, Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasının TCMB’ye bir yükü olmadığını vurgulayarak, bunun rezervleri artırmak için yapılan bir işlem olduğunu söyledi.
Merkez bankalarının kar amacı gütmediğini, para politikasına yön vermek ve parasal aktarım mekanizmasını sağlıklı yönetmeyi hedeflediklerini belirten Kavcıoğlu, “KKM, Merkez Bankamız için bir rezerv oluşturma kalemlerinden biri olduğu için bize herhangi bir yükü yoktur. Bugün kur bir dengeye gelmişse, enflasyonda düşüş başlamışsa, faizlerde önemli bir düşüş görülmüşse, Hazine’nin borçlanmaları tarihi seviyedeyse, bu politika seti içerisinde varılmak istenen noktaya yavaş yavaş gelinmek üzere demektir. Bunun maliyetine böyle bakmak lazım.” dedi.
Kavcıoğlu, TCMB’nin rezerv politikasından da bahsederek, farklı kanallardan rezerv biriktirdiklerini, 2023’le beraber çok daha güçlü rezervleri olacağını ifade etti.
Türkiye’nin risk primi göstergesi CDS’lerin seyrine yönelik değerlendirmelerde de bulunan Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
“Son dönemde gelişmekte olan ülkelerin CDS’lerinde çok daha fazla yükselme var. Bizim uyguladığımız politikaların sonuç vermesi ile CDS’lerimiz diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha hızlı aşağı indi. Bizim politikalarımızın dışarıda daha fazla karşılık bulması ile hem CDS daha fazla aşağı gelecek, hem de Türkiye’ye yabancı para girişleri daha hızlı bir şekilde artacak. Yabancı girişlerinin de Türkiye’de arzuladığımız bir şekilde olmasını önemsiyoruz.
Spekülatif amaçla gelen paradan ziyade hem portföy hem. Bugün borsamız ve sermaye piyasalarımız çok iyi gidiyor. Bankacılık sektörümüz dünyada en iyi durumda olanlardan biri. Dolayısıyla bir şeyi alıp sadece büyümeye finansal taraf katkı veriyor, diğer taraf vermiyor veya bankacılık sisteminde karlar enflasyonun etkisiyle falan. Bunları tartışabilirsiniz ama gerçekte çok da yakından alakası yok. Bankacılık sistemimiz çok daha güçlü. Yeni ürünleri ile çok güçlü bir sigorta sektörümüz de oluşmaya başladı. Türkiye’nin finansal piyasalarının gücü reel sektöre de yansıyacak.”
– “Türkiye’de net hata noksanın milli gelire oranı diğer ülkelere kıyasla çok düşük”
Prof. Dr. Kavcıoğlu, net hata noksan tartışmalarına da değinerek, “Böyle bir tartışmanın çıkış noktası üzücü. Net hata noksanı göstererek işte esrar, eroin parası. Bu bilgileri nereden aldıkları belli değil. Bunlar; hiçbir ekonomik altyapısı olmayan açıklamalardır. Bunun siyasi tarafı var. Bizi arayıp daha doğru bilgiye ulaşabilirler. Ülkeyi karalamak, ülkenin politikalarının doğru sonuç verdiğini gördüklerinde sevinmek yerine üzülerek başka yerlere işaret vermek doğru değil, Türkiye’ye zarar veriyor. Sonuç alamazlar çünkü bu politikalar doğru. Dünyada da artık kabul görmeye başladı.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de net hata noksanın milli gelire oranının diğer ülkelere kıyasla çok düşük seviyelerde bulunduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, ayrıca ilk açıklanan verinin zaman içinde aşağı yönlü güncellenmelerin yansıtılması ile çok daha düşük seviyelere geldiğini söyledi.
Kavcıoğlu, geçen yılın eylül ayında 10,5 milyar dolar olarak açıklanan Türkiye’nin net hata noksan kaleminin bugün yapılan düzeltmelerle 1,3 milyar dolara geldiğine işaret ederek, “Bu diğer ülkelerde de böyle, ilk etapta BIS’e yansımayan rakamlar nedeniyle sonradan çok daha düşük rakamlara geliyor. Bu ay siz açıklanan net hata noksanı 5 milyar dolara yakın rakamı düşerek görmelisiniz. Net hata noksandaki düşüşü o zaman göreceksiniz. Bunu tüm merkez bankacıları bilir.”
Suudi Arabistan ile yapılan swap anlaşmasından da bahseden Kavcıoğlu, paranın ne zaman geleceğine ilişkin, “Bize para her gün geliyor, bununla ilgili bir sorun yok.” dedi.
Kavcıoğlu, swap anlaşmalarını yerel paralarla ticareti artırmak amacıyla yaptıklarını, bunun rezervleri artırmakla bir ilgisi olmadığını vurgulayarak, İstanbul Finans Merkezi’ne taşınma sürecinin tamamlanması ile Türkiye’nin bölgede finansal bir güç olacağını, TCMB’nin de burada bir omurga görevi alacağını sözlerine ekledi.
AK PARTİDEN AÇIKLAMA
AK Parti Genel Başkanvekili Kurtulmuş: Hükümetimiz, insanlarımızı enflasyon yükü altında ezdirmeyecek
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, asgari ücret görüşmelerine ilişkin, “Hükümetimiz, insanlarımızı enflasyon yükü altında ezdirmeyecek, hayat pahalılığı karşısında alım güçlerinin azalmasına sebep olmayacak bir tedbiri alacaktır.” dedi.
ANKARA (AA) – Kurtulmuş, Haber Global canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.
Asgari ücret görüşmelerinde nasıl bir rakamın ortaya çıkacağı sorulan Kurtulmuş, bu konuda rakam telaffuz etmenin kamuoyundaki beklentileri şekillendirmek bakımından yanlış sonuçlar doğurabileceğini söyledi.
Salgın sürecinden sonra ortaya çıkan olağanüstü şartlarda, vatandaşın enflasyona ezdirilmemesinin, hükümetin temel önceliklerinden biri olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geçtiğimiz yıl asgari ücret iki kez güncellendi. Şartlar bunu yapmayı zorunlu kılmıştı. Asıl olan geniş kitleyi oluşturan asgari ücretli vatandaşlarımızın alım gücünün olumsuz etkilenmemesi için gayret sarf etmek. Hükümetimiz, insanlarımızı enflasyon yükü altında ezdirmeyecek, hayat pahalılığı karşısında alım güçlerinin azalmasına sebep olmayacak bir tedbiri alacaktır. Asgari ücretin, vatandaşlarımızın memnun olacağı bir seviyede açıklanacağını ümit ediyorum.”
Emeklilikte yaşa takılanlar
Kurtulmuş, emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesinin ne zaman Meclis’e geleceği ve içeriğinin nasıl olacağına ilişkin soru üzerine, bu beklentinin karşılanmasıyla ilgili çalışmalarda son noktaya gelindiğini, geniş bir kitlenin makul, olumlu bulacağı sonuca ulaşıldığını anlattı.
EYT’de yaş sınırı olup olmayacağı sorulan Kurtulmuş, “Bütün seçenekler konuşuldu, tartışıldı. İmkanlar meselesiyle buna bakmak lazım. Rasyonel olmasına gayret edilecek. Meclis’teki takvime bakmak lazım. Anayasa değişikliği meselesi var, muhtemelen EYT var. Ümit ediyorum yıl bitmeden bunlar Meclis’ten geçmiş olur. Üç ana şarttan birisi de yaş meselesi. Nasıl çıkar bunu göreceğiz. Çalışma Bakanımız bu süreci hassasiyetle yürütüyor.” diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, enflasyon rakamlarına göre memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamlara ilişkin de çalışmaların devam ettiğini dile getirdi.
Enflasyonun düşüş trendine girdiğini anlatan Kurtulmuş, “Önümüzdeki dönemde dramatik bir düşüş olmasa da bu trendin devam edeceğini görüyoruz.” ifadesini kullandı.
Devam eden Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
“Rusya-Ukrayna savaşı, Rusya ile Ukrayna arasında değil, Rusya ile Batı arasında bir savaş. Bu savaş kim isterse istesin ilanihaye sürdürülemez. Mutlaka bunun bir an evvel, makul, her iki tarafın da rıza göstereceği şekilde sonlandırılması lazım. Türkiye’nin hedefi budur. Bu savaş, bütün dünyayı ekonomik olarak etkileyecektir.”
Başörtüsü düzenlemesi
Önümüzdeki günlerde Meclis’e gelmesi beklenen başörtüsüne yönelik anayasa değişikliği teklifine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, geçmişte yaşanan sıkıntılara rağmen başörtüsü meselesinin bugün pratikte çözülmüş bir konu olduğunu vurguladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasıyla konunun yeniden gündeme geldiğini ve bir teklif hazırladıklarını anımsatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Anayasa teklifimiz son derece iyi niyetli bir tekliftir. Hiç ayrım yapmadan bütün partilerle görüşülmüştür. Teklif, TBMM’ye geldiği zaman orada nasıl davranacaklarını göreceğiz. Parlamentodaki her bir milletvekili ve her bir parti için samimiyet sınavıdır. Anayasa teklifimiz TBMM’ye gelecektir, daha fazla uzamaması lazım. AK Parti olarak bu meseleyi bir siyaset manevrası alanı olarak görmüyoruz. Bu topluma karşı bir sorumluluktur. On yıllar boyunca kanayan yaranın tamamıyla iyileştirilmesi için atılmış adımdır. Bu sadece bizim başarımız olmayacak. Buna kim katılırsa onların da başarısı olacak. Kadın haklarına yapılmış bir katkı olacak. Referanduma gitmeyecek bir çoğunlukla Meclis’ten geçmesini ümit ediyorum.”
Erken seçim tartışmaları
Kurtulmuş, 2023’teki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminin mayısa alınmasının söz konusu olup olmadığı şeklindeki soru üzerine, bu konunun parti içerisindeki hiçbir platformda konuşulmadığını aktardı.
Seçim haziranda olacak gibi hazırlıkların yapıldığını belirten Kurtulmuş, “Nihayetinde bir gerek ortaya çıkarsa bu çerçevede görüşülür, konuşulur, bir karar alınır.” değerlendirmesinde bulundu.
Altılı masanın cumhurbaşkanı adayı
Altılı masanın cumhurbaşkanı adayına ilişkin bir soruya karşılık Kurtulmuş, altılı masanın birden çok bileşeninin bulunduğunu, bunun doğal sonucu olarak da adaylık konusunda herkesin gönlünden geçeni söyleyebileceğini ifade etti.
TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinde, Kılıçdaroğlu’nun olağanüstü gergin olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şu görüşleri paylaştı:
“İlk kez bu kadar gergin gördük. Bunun iki nedeni var. Artık epeydir ‘cumhurbaşkanı adayı’ gibi ortada konuşuyor, faaliyetlerini icra ediyor. Ama maalesef masadan kendisi için bazıları diyor ki, ‘Senin adaylığına sıcak bakmıyoruz’. Bu da olağanüstü yüksek bir stres oluşturuyor. Ardından altı artılı masanın anayasa teklifi, tam manasıyla bir ucube olarak ortaya çıktı. Toplum hiçbir şekilde ciddiye almadı. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir sistem.”
CHP’nin vizyon belgesi açıklamasına da işaret eden Kurtulmuş, “Türkiye, ‘Kemal Derviş modeli’ni çoktan unuttu. Bir daha Türkiye’ye, Kemal Derviş modelini çağrıştıracak yabancı-ithal danışmanlarla, Türkiye’yi yönetmeye kalkacağını söylemek ve açıkça o konuşmanın içerisinde geçen, bütçe görüşmesinde de geçti, ‘Biz Türkiye’yi siyaset üstü danışmanlarla yürüteceğiz’. Siyasete böyle hakaret olabilir mi? Son bir hafta, 10 gündeki gelişmeleri üst üste koyunca Sayın Kılıçdaroğlu’nun üzerinde olağanüstü bir baskı oluştu.” dedi.
Kurtulmuş, Kılıçdaroğlu’nun, TBMM Genel Kurulu’ndaki konuşmasının, “kavga etmek, hakaret etmek, Meclis’e ayar vermek üzere ve bir yerde de kendi liderliğini teyit edecek” tarzda olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun, konuşmasında sadece, “Ben altılı masanın adayıyım” cümlesini kurmadığını aktaran Kurtulmuş, “Ama pratik olarak cumhurbaşkanı adaylığını teyit eden bir konuşma yaptı.” ifadesini kullandı.
“Tek başına yarış olmuyor”
“Konuşulan isimler arasından rakip olarak bir tercihiniz olur mu” sorusu üzerine de Kurtulmuş, şunları dile getirdi:
“Bizim tercihimiz, projeleriyle, fikriyle, Türkiye’yi alıp bundan sonra nereye götüreceğini, hangi istikamette Türkiye’yi yöneteceğini açık söyleyen bir adayın karşımızda olmasıdır. Cumhurbaşkanımız, ‘Ben projeleriyle yarışan bir aday görmek isterim’ dedi. Biz, Türkiye Yüzyılı vizyonuyla ortaya çıkıyoruz. Şimdiye kadar yapılanlar ortadadır. Dolayısıyla fikri, projesi, siyaseti olan bir cumhurbaşkanı adayıdır Recep Tayyip Erdoğan. Ama karşı tarafta da aynı şekilde projeleriyle konuşan bir adayın ya da arkasındaki bir ittifakın ortaya çıkması lazım ki yarış olsun, tek başına yarış olmuyor.”
“Oy oranları yükseliyor”
Oy oranlarına ilişkin de değerlendirmede bulunan Kurtulmuş, “Bu yaz aylarından itibaren hem Tayyip Erdoğan’ın oyları hem AK Parti’nin ve Cumhur İttifakı’nın oyları yükseliyor.” diye konuştu.
Çeşitli sebeplerle bu oy oranındaki artışın görüldüğünü belirten Kurtulmuş, şunları aktardı:
“Vatandaşlarımızın gelirlerindeki artış, büyük projelerle birlikte Türkiye’nin ‘büyüyen, güçlü Türkiye imajı’, uluslararası alandaki başarılarımız AK Parti’nin yaz aylarından itibaren büyük bir yükselişe geçmesini sağladı. Sürekli anketler yaptırıyoruz. AK Parti, Cumhur İttifakı ve Recep Tayyip Erdoğan, yaz aylarından bu yana ciddi bir yükseliş içerisinde. Her yapılan ankette daha da yükselerek devam ediyor. Zor bir seçim olacak, rehavete düşmemek lazım. Her dakikasını ciddiyetle çalışarak bunu tamamlamamız lazım. 2023’te Cumhurbaşkanımız Erdoğan, rahatlıkla cumhurbaşkanı olacak, AK Parti de açık ara Meclis’in birinci partisi olacak.”
TBMM Genel Kurulu’ndaki kavga
TBMM Genel Kurulu’ndaki kavgaya ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, bütçe görüşmelerinin, Kılıçdaroğlu’nun olağanüstü yüksek gerilimli, stres dolu, Meclis’in mehabetine de hakaret edecek bir tarzda konuşmasıyla gerilimli bir süreçte başladığını ifade etti.
Kendisi konuşurken de CHP’li bir milletvekilinin ceza aldığını hatırlatan Kurtulmuş, Genel Kurul’daki kendi konuşmasının 222 kez kesildiğine dikkati çekti.
Küfretmeden, bağırmadan da meramın anlatabildiğini vurgulayan Kurtulmuş, “Küfürleşme, yumruklaşma gibi şeyler Meclis’te olmaması gerekir. Bir de bu görüntülerle TBMM’yi üçüncü dünya ülkesi parlamentosu gibi göstermek, bu da Türkiye’nin hak etmediği bir şeydir. Şiddetle kınıyoruz. Kimden gelirse gelsin, kim bu tür tavırlar içerisinde olursa olsun bu doğru değildir.” açıklamasında bulundu.
TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Kavlak’tan asgari ücret açıklaması
TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Kavlak “Kamuoyu yoklamalarını falan bir kenara bırakın. Biz işçinin içerisindeyiz, vatandaşın ne istediğini çok iyi biliyoruz. O istekleri de dikkate alarak bu asgari ücrette gereğini yapacağız. Kimsenin şüphesi olmasın” dedi.
ANKARA (AA) – TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, TÜRK-İŞ Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, milyonlarca çalışan ve ailelerinin yanı sıra toplumun geniş bir kesiminin, asgari ücret görüşmelerinin sonucunu umutla beklediğini söyledi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun alacağı kararın toplumun beklentilerini karşılamasını isteyen Kavlak, yeni asgari ücret rakamının çalışma barışına ve toplumsal huzura katkı sağlaması gerektiğini vurguladı.
Türkiye’nin son yıllardaki büyüme rakamlarından örnekler veren Kavlak, şöyle konuştu:
“Bu rakamlar ortadayken, bazı sermaye gruplarının asgari ücret artışının rekabeti engelleyeceği yönündeki açıklamaları, kendilerine işçi değil, köle aradıklarının belgesidir. Ekonomide makro dengelere dikkat edilmesi, elbette büyük önem taşımaktadır. Ancak hiçbir gerekçe, insanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesinden daha önemli değildir. Asgari ücret çalışmalarında ekonominin içinde bulunduğu durum bahane olarak kabul edilemez.”
“Asgari ücretli sayısının düşürülmesi, ücret kadar önemli”
Kavlak, ücretli çalışanların üzerinde ağır vergi yükü bulunduğuna dikkati çekerek, “Her geçen yıl işçinin ücretinden eksilmektedir. Ücretliler genellikle ‘sabit gelirli’ olarak tanımlanır. Oysa mevcut vergi yapısıyla ‘azalan gelirli’ olarak tanımlanması gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.
Asgari ücret ve civarında çalışanların oranının yüzde 50’lerde olması nedeniyle Türkiye’nin “asgari ücretliler ülkesi” haline geldiğini savunan Kavlak, “Asgari ücretin artırılması kadar önemli olan konu, ülkemizde asgari ücretle çalışanların sayısının düşürülmesidir. Asgari ücret kapsamının düşürülmesinin yolu ise sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılarak toplu pazarlık sisteminin geliştirilmesidir.” diye konuştu.
“Tehdit savuruyorsa o kendine işçi değil köle arıyor demektir”
Kavlak, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının asgari ücret anketine ilişkin sorusuna Kavlak, “Kamuoyu yoklamalarını falan bir kenara bırakın. Biz işçinin içerisindeyiz, milletin içerisindeyiz. Biz vatandaşın ne istediğini çok iyi biliyoruz. O istekleri de dikkate alarak, bu asgari ücrette gereğini yapacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.” karşılığını verdi.
Kavlak, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe’nin asgari ücretle ilgili açıklamalarının hatırlatılması üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
“Biz işçi ve işverenleri elmanın iki yarısı olarak görüyoruz. Türkiye, bugün ihracatta bu rakamlara ulaştıysa bunda emekçinin, çalışanın büyük payı var. Asgari ücretle ilgili konuşmayan herhalde bir tek biziz. İhracatçılar Meclisi ayrı konuşuyor, TOBB’u başka konuşuyor, diğeri başka türlü konuşuyor. Herkes kendini, yerini bilecek. Onlar, bugün ihracat şampiyonu oldularsa bu, işletmelerde çalışan emekçiler sayesinde olmuştur. Eğer ‘Asgari ücret, 400-500 dolar olursa biz ihracat yapamayız.’ diye tehdit savuruyorsa o kendine işçi değil köle arıyor demektir.”
“Matrah tutarının artırılması çözüm olabilir”
Vergi dilimlerinde düzenleme yapılması halinde kendilerinin asgari ücret pazarlığındaki başlangıç ücreti olan 7 bin 785 lirada bir değişiklik olup olmayacağıyla ilgili soruya Kavlak, “Bu ikisini aynı değerlendirmeyin. Girişimlerimiz sonucu, Sayın Hazine ve Maliye Bakanı vergi dilimleriyle ilgili açıklama yaptı. O bize göre yeterli değil. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu’nda dün konuştuk. TÜRK-İŞ, yılbaşından sonra vergi dilimleriyle ilgili ciddi adımlar atacak.” yanıtını verdi.
Kavlak, gelir vergisinde yapılmasını istedikleri düzenlemeye ilişkin soru üzerine, “Matrah tutarının artırılması çözüm olabilir. Ama bu şekilde olmaz. Yeniden güncellemeyle ilgili yüzde 123 gibi bir rakam bunu telafi etmez. Nasıl ki asgari ücretten vergi almıyorsan brüt 12 asgari ücret kadar olan kısımdan da vergi alınmaması gerekir. En azından bu bir başlangıçtır. Bunun altındaki verginin birinci matrahı işçilerin kayıplarını telafi etmeyecektir.” dedi.
“Bu vergi yükü sürdürülebilir değil”
Kavlak, geçen yıl yapılan düzenlemeyle asgari ücretin ve asgari ücret kadar olan ücret gelirlerinin vergi dışı bırakıldığını anımsatarak, şunları kaydetti:
“Ücretler üzerinde yapılacak bir vergi düzenlemesi, yaklaşık 14 milyon çalışanı ilgilendiriyor. Asgari ücrette yapılan düzenleme, her çalışanın cebine 9 bin 200 lira ilave bir para bıraktı. Bunu çalışanlar cebinde hissetmedi. Çünkü gelir vergisinin birinci matrahındaki rakam gerektiği kadar yükseltilmediği için hissedilmedi. Brütü 16 bin lira olan bir çalışan yılbaşında net 13 bin 544 lira alıyorken, bu rakam 12. ayda 12 bin 100 liraya düşüyor, 1400 lira civarında bir kaybı oluyor. Temmuz ayında bir düzenleme yapıldığı halde bu kadar düşük, eğer asgari ücrete bu düzenleme yapılmasaydı bu 1400 civarındaki rakam kayıp net 1800 lira olacaktı. Asgari ücretlileri ayrı tutarsak işçilerin yıl başında aldığı ile yıl sonunda aldığının arasında yaklaşık 1500 lira fark ediyor. Onun için Türkiye’de vergi, çalışanların üzerinde inanılmaz bir yük. İnsanlar ücreti üzerinde vergisini ödüyor. Bir de çarşıda pazarda KDV ödüyor. İletişim Vergisi ödüyor, Emlak Vergisi ödüyor, Motorlu Taşıtlar Vergisi ödüyor, Özel Tüketim Vergisi ödüyor. Bunun mutlaka düzenlenmesi gerekiyor.”
Asgari ücret gündemden kalktıktan sonra çalışanların vergiyle ilgili sorununu hızlıca gündemine taşıyacaklarını vurgulayan Kavlak, “TÜRK-İŞ’in bölge başkanlıkları aracılığıyla basın açıklamaları, daha sonra da TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu’nun aldığı eylem kararları neyse onların hepsini harekete geçireceğiz.” bilgisini paylaştı.
“Örgütlenme olmadığı sürece hepimiz yoksullukta buluşuruz”
İstihdamı korumanın tek yolunun sendikal örgütlülükten geçtiğini vurgulayan Kavlak, şöyle devam etti:
“EYT’liler iyi bir örnektir. Sosyal medyadan örgütlendiler ve istediklerini alacaklar. Sendikasız yerde işten çıkma korkusu olanların, asgari ücrete zam geldiğinde ‘beni işten atarlar’ korkusu yaşayanların ilacı örgütlenmedir. Örgütlenme olmadığı sürece, Türkiye’de biz asgari ücreti de çok konuşuruz, asgari ücrete zam geldikten sonra işverenin tehditlerini de çok konuşuruz. Örgütlenme olmadığı sürece hepimiz yoksullukta buluşuruz.”
Kavlak, TÜRK-İŞ’in yaklaşık 40 yıldır asgari ücret görüşmelerini yürüttüğüne işaret ederek, “Eğer içimize sinen, vicdanımızın kabul ettiği, 2022 yılının başında olduğu gibi toplumunun büyük kesimi tarafından kabul edilebilir bir ücret olursa elbette bunu seve seve imzalarız. Ama içimize sinmeyen bir şey olursa kesinlikle bunun altına imza atmayız.” açıklamasını yaptı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı asgari ücret anketinin sonuçlarını açıkladı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı asgari ücret anketine göre, işçi ya da işveren olmayan çeşitli mesleklere sahip kişilerin 2023 yılı asgari ücreti için ortak beklentisi 7 bin 845 lira oldu.
ANKARA (AA) – Bakanlık, yeni yılda geçerli olacak asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında yaptırdığı anket sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı.
İşçi, işveren ve farklı mesleklere sahip kişilerin beklentilerini tespit etmek üzere akademik kadro tarafından Türkiye genelinde yapılan araştırma kapsamında hem işçi hem de işveren kesimine ulaşıldı.
Türkiye genelinde yapılan araştırmada, katılımcıların yüzde 50’sini kadınlar, yüzde 50’sini ise erkekler oluşturdu.
Araştırma kapsamında çeşitli sektörlerde, Türk üretim yapısının ağırlıklı oranlarını yansıtacak düzeydeki işletmelere de gidilerek işletmelerin sahipleri ve profesyonel yöneticileriyle görüşüldü.
Araştırmada sorulan, “Temmuz ayında yapılan asgari ücret zammı sizce o zaman için yeterli miydi?” sorusuna katılımcıların yüzde 60’ı “yeterli olmadığı”, yüzde 30’u “yeterli olduğu”, yüzde 10’u ise “ne yeterli ne de yetersiz olduğu” cevabını verdi.
Yüzde 55’i asgari ücretin artırılmasıyla işsizliğin de artacağını düşünüyor
İşçi, işveren ve farklı mesleklere sahip kişilere, 2023 yılı asgari ücret beklentisinin sorulması üzerine, işçilerin asgari ücret beklentisi 7 bin 500 liranın üzerindeyken işverenlerin asgari ücret beklentisi 7 bin lira oldu.
İşçi ya da işveren olmayan çeşitli mesleklere sahip kişilerin ortak beklentisi ise 7 bin 845 lira belirlendi. Asgari ücretle çalıştığını belirten işçilerin asgari ücretten beklentisi de ortalama 7 bin 630 lira olarak hesaplandı.
“Asgari ücretin artırılacak olması ile birlikte işsizlik oranı da artar mı?” sorusunun sorulduğu araştırmada, katılımcıların yüzde 55’i “asgari ücretin artırılmasının işsizliği artıracağı”, yüzde 45’i ise artırmayacağı yanıtını verdi. İşverenlerin yüzde 68,8’i asgari ücretin artırılmasının işsizlik oranını da artıracağını ifade etti.
Katılımcıların yüzde 26,8’i asgari ücretle geçiniyor
Katılımcılara kişisel aylık gelirleri sorulduğunda, yüzde 26,8’i asgari ücret, yüzde 15,8’i 5 bin 500 lira ve altı, yüzde 24,8’i 5 bin 501-8 bin lira arası, yüzde 17,6’sı 8 bin 1-10 bin lira arası, yüzde 11,1’i 10 bin 1-15 bin lira arası, yüzde 3,9’u ise 15 bin 1 lira ve üzerinde aylık gelire sahip olduğunu belirtti.
“Asgari ücret ile ilgili açıklamaları takip ediyor musunuz?” sorusuna işçilerin yüzde 80,4’ü açıklamaları takip ettiği, yüzde 19,6’sı takip etmediği cevabını verdi.
İşverenlerin ise yüzde 81,9’u açıklamaları takip ettiği, yüzde 18,1’i de etmediği yanıtını verdi.
Ne işçi ne işveren olan kişilerin yüzde 79,5’i asgari ücretle ilgili açıklamaları takip ettiğini, yüzde 20,5’i ise takip etmediğini belirtti.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısı yapıldı
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2023’te geçerli olacak asgari ücret rakamını belirleme çalışmaları kapsamında ilk toplantısı yapıldı. Komisyon, ikinci toplantısını 14 Aralık’ta gerçekleştirecek.
ANKARA (AA) – Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ev sahipliğinde Çalışma Genel Müdürü Sadettin Akyıl başkanlığında toplanan komisyonda, işveren heyetine TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç, işçi heyetine ise TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul Kavlak başkanlık yaptı.
Basına kapalı gerçekleşen toplantıda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının asgari ücret anketinin sonuçları komisyonla paylaşıldı. Ankette, yeni yılda kamuoyunun ortak beklentisinin 7 bin 845 lira olduğu bilgisine yer verildi.
Toplantıda ayrıca işçi ve işveren tarafı ekonomik veriler doğrultusunda görüş ve taleplerini dile getirdi.
Komisyon, ikinci toplantısını 14 Aralık’ta yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ev sahipliğinde yapacak.
Asgari ücret nasıl belirleniyor?
Asgari ücreti, yasa gereği işçi, işveren ve hükümetten beşer temsilci olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor. Komisyon, yeni asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında teamül üzerine aralık ayında dört kez toplanıyor.
Bakanlığın belirlediği üyelerden birinin başkanlık ettiği komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıp oy çokluğuyla karar veriyor. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın, çoğunluğu sağladığı kabul ediliyor.
Asgari ücret net 5 bin 500 lira
Asgari ücret, bir işçi için aylık brüt 6 bin 471 lira, vergiler ve kesintiler düştüğünde net 5 bin 500 lira 35 kuruş olarak uygulanıyor.
Asgari ücretin işverene toplam maliyeti, bir işçi için 7 bin 603 lira 43 kuruş. Bunun 6 bin 471 lirası brüt asgari ücret, 1003 lira 1 kuruşunu sosyal güvenlik primi, 129 lira 42 kuruşunu işveren işsizlik sigorta fonu oluşturuyor.
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Atalay: Asgari ücret görüşmelerinde pazarlık 7 bin 785 lira üzerinden başlayacak
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, “Biz masaya 5 bin 500 lira ile oturmayacağız, 7 bin 785 lirayla oturacağız. Onun üzerinde işveren ve hükümet ne rakam getirecek görelim. Katılmadığımız bir rakam olursa o masada olmayız, bunu da imzalamayız.” dedi.
ANKARA (AA) – Atalay, TÜRK-İŞ Genel Merkezi’nde düzenlenen Başkanlar Kurulu toplantısının ardından basın mensuplarına açıklamada bulundu.
Türkiye’de çalışanların yaklaşık 8 milyonunun asgari ücretle geçindiğini belirten Atalay, “Bununla övünmek mümkün değil. Asgari ücret, geçim ücreti oldu, çalışanları bu sarmaldan çıkartmak lazım.” ifadelerini kullandı.
TÜRK-İŞ’in asgari ücret konusundaki tavrının net olduğunu vurgulayan Atalay, şunları söyledi:
“Benim söylediğim net, arkadaşlarımın söylediği net. Açlık sınırı ortada. Biz masaya 5 bin 500 lira ile oturmayacağız, açlık sınırı olan rakamla oturacağız. Onun üzerinde işveren ve hükümet ne rakam getirecek görelim. Bu rakam kamuoyunun ve bizim katıldığımız bir rakam olursa mahsuru yok. Ama katılmadığımız bir rakam olursa o masada olmayız, bunu da imzalamayız.”
“Kamuoyunun kafasına yatmayan hiçbir şeyin altına imza atmadık”
Asgari ücretle ilgili kamuoyunda dile getirilen rakamlara da değinen Atalay, şu görüşleri paylaştı:
“Bizim dışımızda herkesin bir açıklaması var. Burada açıklaması gereken biziz. Onlar da kanaatini söylüyor, onlara da saygı duyuyorum. Onlar daha iyi bir noktaya gelmesi için söylüyorlar ama söylemek kolay, söylediğini yerine getirmek lazım. TÜRK-İŞ bugüne kadar ne söylediyse ona yakın, ona uygun asgari ücret ve sözleşme imzalamıştır. Açlık sınırı olan 7 bin 785 lira bizim elimizdeki veri. Bu rakam bizim araştırmamızın sonucu. Bu konuyu en iyi bilen kurumların başında TÜRK-İŞ var. Çünkü 40 senedir biz o masadayız, bu görüşmeleri biz yapıyoruz. Kamuoyunun kafasına yatmayan, uygun olmayan, asgari ücretlinin memnun olmadığı hiçbir şeyin altına imza atmadık, yine aynısını noksansız yaparız.”
“Gelir vergisi düzenlemesi asgari ücretten ve kamu sözleşmesinden daha önemli”
Asgari ücretle ilgili 7 bin 785 lira olan açlık sınırının yanında, yüzde 138 olan gıda enflasyonunu da gündeme getirdiklerini anımsatan Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Gıda enflasyonu ortada, yoksulluk ortada, açlık ortada. Buna göre, ülkeyi yönetenler, işverenler ‘Elimizi taşın altına koyacağız.’ diyorlar, koysunlar görelim. Makul bir rakam getirirlerse görelim. Getirmezlerse biz orada olmayacağımızı ifade ettik. Biz 5 bin 500 lira ile masaya oturmuyoruz. Biz masaya işçinin açlık sınırı olan 7 bin 785 lira ile oturuyoruz. Makul rakam herkese göre değişiyor. Bizim önümüze getirsinler, Başkanlar Kurulu kararımızı verir ona göre hareket ederiz.”
Vergi dilimi sorunuyla ilgili devletin düzenleme yapması gerektiğini belirten Atalay, 20 sene önce gelir vergisinin ilk diliminin asgari ücretin 20 katı olduğunu ancak şu an bunun 5 katı bile olmadığını vurguladı.
Atalay, “Gelir vergisi düzenlemesi asgari ücretten ve kamu sözleşmesinden daha önemli.” ifadelerini kullandı.
“Adil bir komisyon kurulsa ve tamamı asgari ücretlilerden oluşsa”
Asgari Ücret Tespit Komisyonu ve Yüksek Hakem Kurulunun adil olmadığını dile getiren Atalay, bunların 12 Eylül’den kalan sıkıntılı konular olduğunu dile getirdi.
Atalay, 5’i TÜRK-İŞ’ten olmak üzere komisyonun 15 kişiden oluştuğunu belirterek, “Öyle bir imkan olsa da adil bir komisyon kurulsa ve tamamı asgari ücretlilerden oluşsa.” dedi.
Bugüne kadar asgari ücretle ilgili farklı kesimlerden çeşitli rakamların telaffuz edildiğine işaret eden Atalay, “HAK-İŞ’in bir rakamı yok. Bizim bir rakamımız yok. Açıkladığımız 7 bin 785 lira rakamı var. Bu nedir? Elimizde bir veri var. Biz 40 senedir Açlık ve Yoksulluk Araştırması yapıyoruz.” diye konuştu.
“Razı geleceğim bir rakam olursa oturup altına imza atarız”
“Bugün komisyon, asgari ücreti 5 bin 500 lira olarak konuşmayacak.” diyen Atalay, şöyle devam etti:
“Bugün komisyonda pazarlık, 7 bin 785 lira açlık sınırından başlayacak, onun üzerine nereye çıkabiliyorsak. Toplumun büyük kesimini, komisyonu, başkanları memnun edecek bir rakam olursa, razı geleceğimiz bir rakam olursa oturup altına imza atarız. Toplumun ekseriyet kesiminin razı olmadığı, işçinin memnun olmadığı bir rakamın altına ne imza atarız ne de o masaya otururuz. Dün de öyle yaptık, bugün de aynısını yapacağız.”
Kendilerinin açıklamadığı rakamlara itibar edilmemesini isteyen Atalay, “Ne asgari ücretlinin ne emeklinin ne de işçinin başını aşağı eğdirecek bir şeyi dün de yapmadık, bugün de yapmayız.” dedi.
Çalışma hayatının diğer sorunlarına da değinen Atalay, “EYT ve taşeron sorunu bir daha ülkenin gündemine gelmeyecek şekilde ortadan kalksın.” diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ : – TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol’un kürsüye çıkışı – TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol’un konuşması – TİSK’in bursiyerlerine ilişkin hazırlanan videonun gösterimi – TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol’un konuşması
TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Akkol, konfederasyonun 28. Olağan Genel Kurulunda konuştu:
– “Asgari ücret taban ücrettir. Makul olması gerekir. İmkanı ve gücü olan işverenlerimizi, bunun üzerinde ücretler vermeye de teşvik ediyoruz”
– “Yeni iş modelleriyle istihdamı artırmak ve devletimizin kayıt dışı ile mücadelesine destek olmak ana hedefimiz olacak”
ANKARA (AA) – Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, “Asgari ücret taban ücrettir. Makul olması gerekir. İmkanı ve gücü olan işverenlerimizi, bunun üzerinde ücretler vermeye de teşvik ediyoruz.” dedi.
Akkol, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla ATO Congresium’da düzenlenen TİSK’in 28. Olağan Genel Kurulunda bir konuşma yaptı.
TİSK’in bugün hem 60. yaşını kutladıklarını hem de 28. Olağan Genel Kurulunu yaptıklarını belirten Akkol, TİSK’in 60 yıldır, Türk işverenlerini 40’ı aşkın ulusal ve 10’dan fazla uluslararası platformda gururla temsil ettiğini söyledi.
TİSK’in güçlü bir çatı kuruluş olmasında emeği geçenleri saygıyla anan Akkol, çok meşakkatli geçen son 3 yılın 2,5 yılında Kovid-19 salgınının tecrübe edildiğini, bunun ardından Rusya-Ukrayna savaşı, dünyayı etkisi altına alan enflasyon ve ülkeler arası ticaret savaşlarının yaşandığını hatırlattı.
Akkol, zor zamanları aslında en çok değerin üretildiği dönemler olarak gördüklerini belirterek, TİSK olarak 3 yılda konu ve problem ne olursa olsun, tüm taraflarla sürekli istişare ettiklerini ve 2 bini aşkın temasta bulunduklarını bildirdi.
– “Çalışanlarımıza doğrudan 5 milyar lira nakdi destek sağladık”
Çalışma hayatına kazandırdıkları önemli hususlara değinen Akkol, şu ifadeleri kullandı:
“Birincisi, salgın döneminde kısa çalışma uygulamasını devletimizin liderliğinde hep beraber hayata geçirdik. Devletimiz, işçimiz ve işverenimiz için gerekeni yaptı. Biz de kanunen zorunlu olmasa da, örnek işverenler olarak, ‘Devletimizin verdiği kısa çalışma ödeneğinin üzerini tamamlayalım.’ dedik. Çalışanlarımız, fabrikalarımız ve iş yerlerimiz kapalıyken evde de olsa tam maaş aldı. TİSK camiası dışında da uygulamayı teşvik etmek için devletimiz ile birlikte çalıştık, bunu kamuoyuyla da paylaştık. Pandeminin en sert geçtiği dönemde, çalışanlarımıza doğrudan 5 milyar lira nakdi destek sağladık. Dünya genelinde milyonlarca insan işini kaybetmişken ülkemizde işten çıkış yasağı tüm tarafların mutabakatı ile getirildi. İşletmelerimizde huzur vardı. Geçmişi bazen hızlı unutuyoruz. Ama 2-2,5 yıl önce bir kaos ortamı vardı dünyada. Bizim işletmelerimiz çalıştı, işçilerimiz memnun oldu, tam maaş aldı. Sendikalarımız memnun oldu. Hep söylediğim gibi tüm tarafların kazandığı bir uygulama hayata geçti. Hafızalarımız bizi sık sık yanıltıyor ama böylesine zorlu bir dönemden hasarsız geçtik. Bu dönemde de bizi dinleyen, gerekli desteği bizlerden esirgemeyen Sayın Cumhurbaşkanımıza ve sayın bakanlarımıza ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.”
Yıl başında asgari ücrette tarihi bir mutabakata imza attıklarını ve asgari ücretten artık vergi alınmadığı anımsatan Akkol, asgari ücretten vergi almayan Avrupa’daki sadece 2 ülkeden birinin Türkiye olduğuna işaret etti.
Akkol, 30-40 yılın hayalinin devlet, işçi konfederasyonları ve TİSK’in ortak bilinciyle gerçeğe dönüştürüldüğünü belirterek, 6 ay sonra yine 3’lü mutabakatla çalışanların emeğini enflasyona karşı koruduklarını ifade etti.
Bu mutabakatı tüm dünya karışıklıklar içindeyken çok önemsediklerini vurgulayan Akkol, “Bunun devamı için elimizi taşın altına koymaya hazırız. Ayrıca her zaman ifade ediyoruz. Asgari ücret taban ücrettir. Makul olması gerekir. İmkanı ve gücü olan işverenlerimizi, bunun üzerinde ücretler vermeye de teşvik ediyoruz. Sizin huzurunuzda bunu bir kez daha söylüyorum.” dedi.
– “Ayrı gemilerde değiliz”
En önem verdikleri ve çözmek için sonuna kadar çaba gösterdikleri konulardan birinin çalışma hayatındaki kutuplaşma olduğunu dile getiren Akkol, devlet, işçi ve işverenin ayrı olduğu bir algıyı keskinleştiren söylem ve aksiyonların halen bulunduğuna dikkati çekti.
TİSK olarak, bu ayrıma inanmadıklarını kaydeden Akkol, konuşmasına şöyle devam etti:
“Devlet bizim devletimiz, işçi bizim işçimiz, girişimci bizim girişimcimiz. 4 yıldır, kamu, işçi ve işveren temsilcilerini bir araya getirdiğimiz Ortak Paylaşım Forumu’nda, sosyal diyaloğu burada tekrar tesis ettiğimizi memnuniyetle görüyoruz. Burada halen gidecek yolumuz var. Ancak 3-4 yıl öncesine göre çok daha iyi bir yerde olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Biz ayrı gemilerde değiliz. Farklı düşündüğümüz konular var ve olacak da bundan sonra ama üçlü sac ayağı dediğimiz, devlet, işçi ve işverenlerin bir araya geldiği her konu, imkansızı başardığımız, herkesin kazandığı sonuçlar doğurdu. Bu yaklaşım yurt dışı temsilimizde de karşılık buluyor. Yine somut bir örnek vereyim. Kamu, işçi, işveren yapıcı ilişkilerinin tesis edilmesi sonucunda, ülkemiz 2 yıldır Uluslararası Çalışma Örgütünün gri derler, kara derler bu listesinde yer almıyor. İşçi, işvereni şikayet etmiyor, işveren, işçiyi şikayet etmiyor, devlet arkamızda. Bu da bizim için önemli bir gurur.”
TİSK’in projeleri hakkında da değrlendirmede bulunan Akkol, konfederasyonun her sorunda devletinin ve milletinin yanında olduğunu, bundan sonra da olacağını söyledi.
Muğla’daki yangın söndürme çalışmalarına tırlarla destek olduklarını, 10 milyon ağaç diktiklerini ifade eden Akkol, yaşanan sel afetlerinde evlere beyaz eşya temin ettiklerini, konut yaptıklarını ve bağışta bulunduklarını anlattı.
Akkol, Kovid-19 salgınında sadece maske üretmediklerini, hastane bağışladıklarını belirterek, terör saldırıları ve terör operasyonlarına ilişkin de birlikteliği vurgulayan açıklamalar yaptıklarını bildirdi.
Gençlere yönelik projelere değinen Akkol, TİSK camiasının her ay 10 binin üzerinde öğrencinin eğitimine destek olduklarını, TİSK Mikrocerrahi Vakfı ile ihtiyaç sahibi yüzlerce tıp öğrencisine burs verdiklerini söyledi.
TİSK’in bursiyerlerine ilişkin hazırlanan videonun izlenmesinin ardından Akkol, “Yarının Sağlıkçıları”na desteklerinin artarak devam edeceğini bildirdi.
– “İlk odağımız, işimizin devamı için”
Yeni dönem vizyonu ve taahhütleri kapsamında, TİSK’in yarına da yeni hedeflerle hazır olduğu belirten Akkol, şunları kaydetti:
“İlk odağımız, işimiz için, işimizin devamı için. Yeni iş modelleriyle istihdamı artırmak ve devletimizin kayıt dışı ile mücadelesine destek olmak ana hedefimiz olacak. İkinci odağımız, çalışanlarımız için. İş sağlığı ve güvenliği hep ilk ve en öncelikli konumuz olarak kalmaya devam edecek. Üçüncü odağımız ise sürdürülebilirlik için. Çalışma hayatını, dijital ve yeşil dönüşümü birlikte ele alan ikiz dönüşüme hazırlayacağız. Tüm bu hedeflerin temeli, küresel boyutta daha güçlü, daha rekabetçi bir Türkiye yaratmak.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destekleri dolayısıyla şükranlarını sunan Akkol, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e, işçi ve memur konfederasyonlarının başkanlarına, işçi sendikalarının başkanlarına ve TİSK ailesine teşekkür etti.
Akkol, “TİSK ailesini, tek kelime ile tanımlarsam samimiyet sözcüğünü kullanırım. Biz, projeleri hayata geçirmeyi seven bir aileyiz. Biz rapor yazmaktan çok sonuçla ilgilenen bir aileyiz. Biz, az evvel çoğunu sayamadığım onlarca güzel uygulamayı ülkemize, Türk çalışma hayatına armağan etmeyi seven bir camiayız. Konuşmaktan çok, yapmayı tercih eden samimi bir aileyiz. Aynı samimiyetle, ülkemizin yeni yüzyılına açılacak 2023 yılının, ülkemiz için güzel gelişmeler getirmesini temenni ediyorum.” diye konuştu.
ANKARA – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Kurulu’nda konuştu. (5)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “(Asgari ücret) Gereken fedakarlıkları yaparak çalışanların hak ve refahlarını ne kadar korursak ortak hedeflerimize o derece hızlı ve güvenli ulaşabiliriz.”
TİM Başkanı Gültepe’den asgari ücret tartışmalarına “rekabetçilik” vurgusu:
– “(Asgari ücret) 2023 yılında eğer üretici ve ihracatçı 500-600 dolar gibi rakamlarla karşılaşırsa rekabetçiliğimizi çok daha fazla kaybederiz”
– “2022 yılında parite gittikçe aşağıya düştü. Parite değişiminin Türkiye’nin ihracatına etkisi 10 ayda 12 milyar dolar oldu. Aslında şu anda biz 264- 265 milyar doları konuşan bir Türkiye’den bahsedecektik”
İSTANBUL (AA) – FURKAN GENÇOĞLU – Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, “(Asgari ücret) 2023 yılında eğer üretici ve ihracatçı 500-600 dolar gibi rakamlarla karşılaşırsa rekabetçiliğimizi çok daha fazla kaybederiz. 2023 yılında ortaya koyduğumuz 275 milyar dolar ihracat hedefimizi yakalama şansımız kalmaz.” dedi.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Gültepe, son 2 aydır tek rakamlı olarak büyüme rakamları ile karşılaştıklarını belirterek, en büyük pazarları olan Avrupa pazarında yaşanan resesyonun bu durumda etkili olduğunu söyledi.
2022 son çeyreği ve 2023 yılının ilk çeyreğinin zor geçebileceğini aktaran Gültepe, “Bizim hedefimiz 2023 yılında ilk 6 ayında olmasa bile ikinci 6 altı ayında Türkiye ihracatını yüzde 10 büyütmek. 2022 yılı başında ortaya konulan 250 milyar dolarlık hedefine Türkiye Cumhuriyeti ihracatçısı olarak ulaştık. 12 aylık ihracatın 252 milyar dolar civarında olacağını tahmin ediyoruz.” diye konuştu.
Resesyon tehdidinin arttığını vurgulayan Gültepe, “Dünyanın farklı pazarlarına girme noktasında Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin içinde bulunan sektör ve birliklerle beraber ticari heyetlerle ağırlık veriyoruz. Ticaret Bakanlığının ortaya koymuş olduğu uzak pazarlar hedefleri doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz Türkiye’nin çok fazla pay almadığı pazarlarla ilgili çalışmalara başladık. Bu hafta içinde Güney Kore’ye, ocak ayı sonu itibarıyla Venezuela’ya gideceğiz. Özellikle Kuzey ve Güney Amerika’yı hedef pazarlar haline getirdik. Eyalet eyalet gezip oradaki mevcut pazarlarımızı yukarıya doğru çıkarmak için elimizden geleni yapacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Gültepe, parite değişiminden dolayı ihracatçının ciddi zorluklar yaşadığını anlatarak, “2021 avro dolar paritesi ortalamasının 1,15 civarında olduğunu biliyoruz. 2022 yılında parite gittikçe aşağıya düştü. Parite değişiminin Türkiye’nin ihracatına etkisi 10 ayda 12 milyar dolar oldu. Aslında şu anda biz 264- 265 milyar doları konuşan bir Türkiye’den bahsedecektik. Kayıpla beraber rekabetçiliğimiz düştü. Avronun dolara karşı değer kazanması bizi diğer ülkelere göre daha avantajlı hale getirir.” ifadelerini kullandı.
Asgari ücret konusuna da değinen Gültepe, komisyonun çalışmalarını sürdürdüğünü hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Her iki tarafın da memnun olacağı bir sonucun çıkmasını umuyoruz. Enflasyonun yüksek olduğu yerlerde beklenti de yüksek oluyor. 2022 yılında bunu yaşadık. Ocak ve temmuzda iki zam verildi. Fiyat verenler ve satanlar çok hassas olmalı. Vererek ve fiyatları yükselterek bir yere gidemeyiz. Kurun da enflasyon kadar artması gerektiğini düşünüyoruz. Enflasyon artarken kur aynı kalırsa Türkiye rekabetçiliğini kaybeder. Mevcut pazarlarda aşağı doğru bir gerileme başlar. (Asgari ücret) 2023 yılında eğer üretici ve ihracatçı 500-600 dolar gibi rakamlarla karşılaşırsa rekabetçiliğimizi çok daha fazla kaybederiz. 2023 yılında ortaya koyduğumuz 275 milyar dolar ihracat hedefimizi yakalama şansımız kalmaz.”
DİSK’in asgari ücret talebi 13 bin 200 lira
İSTANBUL (AA) – Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 2023 yılına ilişkin asgari ücret talebini 13 bin 200 lira olarak açıkladı.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, konfederasyonun Beşiktaş’taki genel merkezinde DİSK-AR tarafından hazırlanan bilgileri gazetecilerle paylaştı.
Asgari ücretin ortalama ücret olduğu gerçeğinin unutulmamasını isteyen Çerkezoğlu, “Gerek yüksek enflasyon, gerek yoksulluk sınırı, gerek gıda fiyatları artışı ve gerekse ekonomik büyüme dikkate alındığında asgari ücret en az net 13 bin 200 lira olmalıdır.” dedi.
Çerkezoğlu, yüksek enflasyon karşısında işçilerin, kamu çalışanlarının ve emeklilerin gelirlerinin hızla erimeye devam ettiğini belirterek, “Yüksek enflasyon, bölüşüm ve gelir dağılımını da olumsuz etkiliyor.” ifadelerini kullandı.
Avrupa ülkelerinde asgari ücretle çalışan sayısının ortalama yüzde 4 civarında olduğunu, Türkiye’de bu oranın yüzde 50 civarında olduğunu aktaran Çerkezoğlu, maaşlarda ciddi iyileştirmelere ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Çerkezoğlu, emeklilerin de maaşlarına zam yapılması gerektiğini belirterek, “2008 yılında çıkarılan 5510 sayılı Yasa’dan önce asgari ücretten düşük emekli aylığı söz konusu değildi. Günümüzde en düşük emekli aylığı Hazine tarafından karşılanan destekle 3 bin 500 liraya tamamlanmaktadır. En düşük emekli aylığı asgari ücret olmalı ve tüm emekli aylıkları da aynı oranda yükseltilmelidir.” diye konuştu.
Çerkezoğlu asgari ücret tespitinde uluslararası standartlara uyulması gerektiğini, ayrıca gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) oranının da dikkate alınması gerektiğini kaydetti.